30 Mayıs 2019 Perşembe

-YENİ ZELANDA- Yeni Zelanda acı bir olayla gündeme geldi, birçok kişi Yeni Zelanda nerede sorusuna cevap arıyor. Yeni Zelanda, veya resmî adıyla Yeni Zelanda Milletler Topluluğu, Güney Büyük Okyanus’ta bir ada ülkesidir. Güney Yarımkürede, Okyanusya’daki Güney Pasifik adaları arasında, Avustralya’nın yaklaşık 1.500 km güney doğusunda yer almaktadır. Başlıca iki büyük (North Island ve South Island) ve birçok küçük adadan oluşur.
YENİ ZELANDA’NIN KÜLTÜREL YAPISIYENÄ° ZELANDA ile ilgili görsel sonucu
Yeni Zelanda adı Felemenkçe Zeeland adından geliyor. Zeeland, Hollanda’da bir ildir. Maorice Yeni Zelanda’ya Aotearoa deniyor. Uzun Beyaz Bulutların Ülkesi anlamına geliyor. Ao bulut, şafak, gündüz ya da dünya anlamına, tea beyaz, açık ya da parlak anlamına ve roa uzun anlamına gelmektedir. Yeni Zelanda meşruti monarşi ve parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. Devlet başkanı Kraliçe II. Elizabeth. Başbakanı ise Bill English’dir. 2006 sayımına göre Yeni Zelanda’da 4.027.947 kişi yaşıyor. Ülke nüfunusunun çoğunluğunu Avrupa kökenliler oluşturmaktadır. Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maoriler ise nüfusun %14,9’unu oluşturmaktadır.

Yeni Zelanda halkı kendilerine Yeni Zelanda’da yaşayan uçamayan bir ulusal kuş olan Kivi diyorlar. Kuzey Adası Güney Adası’ndan küçük ancak burada daha çok kişi yaşıyor. Hristiyanlık ülkede baskın dindir, ancak halkın büyük çoğunluğu seküler yaşam tercih etmektedir. 2006 nüfus sayımına göre halkın %55,6’sı kendisini Hristiyan olarak tanımlamaktadır. Diğer %34,7’si kendilerini herhangi bir dine mensup görmemektedir. Yine nüfus sayımının verilerine göre diğer azınlık dinleri ise Hinduizm, Budizm ve İslam’dır.
YENİ ZELLANDA’NIN KURULUŞUYENÄ° ZELANDA ile ilgili görsel sonucu
Yeni Zelanda'ya ilk kez 1000 yıl önce Polinezyalı Maoriler yerleşmiştir. Maoriler iyi örgütlenmiş, kan bağı ile gelen şefler ve güçlü rahipler tarafından yönetilen bir kabiledir.
Adaya ilk ayak basan beyaz adam, 1642 yılında Hollandalı Abel Tasman olmuştur. Ancak Kaptan James Cook'un 1769 ve 1779'daki gezilerine kadar adalar herhangi bir yönetime bağlı kalmamış ve keşfedilmemiştir. İngiliz göçmenler, 1840 yılında İngiliz hakimiyeti kurulunca adaya yerleşmeye başlamışlardır. Wellington bu tarihten sonra kurulmuştur. Yeni Zelanda'ya 1852 yılında kendi hükümeti tahsis edilmiştir ve sonraki yüzyılda ülke yatırım, iletişim ve tarımsal üretimde hızlı bir gelişme kaydetmiştir.
Kartograflar tarafından, Hollanda’da bulunan Zealand adasına ithafen konulmuştur ve ülkenin yerlileri olan Maorilerin kendi dillerinde Aotearoa yani Uzun Beyaz Bulut Ülkesi olarak isimlendirilir. 1769-1779 yılları arasında ülkeyi 4 kez ziyaret eden İngiliz kâşif James Cook tarafından şimdiki ismi New Zealand olarak adlandırılmıştır. Tüm kolonileri arasında en çok Maorilerden çeken İngiliz Kraliyeti, 1840’ta Maori şefleri ile Waitangi anlaşmasını yaparak Yeni Zelanda'yı İmparatorluğu'nun kolonisi olarak ilan etmiştir.

En yaşanabilir ülke Yeni Zelanda, Türkiye iseEndekse göre, Yeni Zelanda 'en yaÅŸanabilir ülke' sıfatına sahip.  64’üncü sıra

1. Avrupa’nın merkezinde bir konum            -LÜKSEMBURG-
Lüksemburg etrafı Belçika, Fransa ve Almanya çevrili bir Avrupa devleti. Avrupa’nın merkezinde kabul edilecek konumu, herhangi bir Avrupa ülkesine gitmeyi kolay hale getirmesi Lüksemburg’ta yaşamayı oldukça cazip kılıyor.
luksemburg4_tg
Lüksemburg
2. Gelişmişlik
Lüksemburg, dünyanın en gelişmiş ülkeleri içinde yer alıyor. Gelişmiş bir ülke olmanın iyi bir ekonomi, bireylere sunulan sosyal olanaklar, iyi yaşam koşulları gibi faktörlere bağlı olduğu varsayılırsa Lüksemburg tercihler arasında olmalı.
3. Yaşam Kalitesi
Ülke, OECD’nin İyi Yaşam Endeksi Listesi’nde ortalamanın üzerinde bir puana sahip. OECD raporunda ülkeye güvenlikte 8.7(10 üzerinden), yaşam memnuniyetinde 7.8, sağlıkta 7.9, kazançta 6.6, konutta 6.6 puan verilmiş.
luksemburg6_tg
Lüksemburg
4. Ekonomi
Dünyanın en iyi ekonomilerinden biri de Lüksemburg’ta… Sürekli büyüyen ülke ekonomisi, düşük enflasyon nedeniyle Lüksemburg’ta yaşama tutunmak diğer ülkelere nazaran daha kolay.
 5. İş bulma konusunda endişelenmeyin
Başka bir yere gitmeyi engelleyen başlıca faktör iş bulamama, geçinememe kaygısıdır. Ancak Lüksemburg’ta bunu düşünmenize gerek yok. %4 işsizlik oranıyla dünyada iş bulma konusunda en az zorlanacağınız ülkedesiniz…
6. Kişi başına düşen gelirde dünyada birinci
Hazır ekonomik konulardan bahsediyorken en önemli faktörü es geçmeyelim. Lüksemburg, Dünya Bankası verilerine göre 110,665 dolar ile kişi başına düşen gelirde dünyada birinci.
7. Avrupa Birliği’nin kalbinin attığı ülke
Lüksemburg, Avrupa Birliği(AB), NATO’nun, OECD, Birleşmiş Milletler, Batı Avrupa Birliği ve Benelüks Topluluğu’nun kurucu ülkelerinden biri. Bununla birlikte, başkent Lüksemburg çok sayıda AB kurumuna ev sahipliği yapıyor.
Avrupa Birliği’nin kalbinde yaşamak da güzel olmalı…
abbinasi_tg
AB Binası, Lüksemburg
8. Her yıl ortalama 10.000 göçmen alıyor
9. Düzenli ve etkileyici şehir yapısı
Lüksemburg’un tarih ve doğanın iç içe geçtiği düzenli bir şehir yapısı var. Şehrin cazibesi, doğanın huzuruyla karışınca zamanın nasıl geçtiğini anlamak zor olacaktır. Bu tezi kanıtlar misali, Lüksemburg’taki çoğu şehir UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
luksemburgsokaklar_tg
Lüksemburg sokaklar
luksemburgsehir_tg
Lüksemburg şehri
Ve göz alıcı destinasyonlar…
luksemburg6_tg
Viande Kalesi, Lüksemburg
luksemburg3_tg
Lüksemburg
10. Eğlence
Lüksemburg’ta zamanı değerlendirmek için de elinizde fazla alternatif bulunuyor. Festival alternatifinde Epifani(hamur işi yeme festivali), Candlemass(çocuklar şarkı söyleyip şeker toplar), Fuesent karnavalı, Festive markets var.
Alışveriş tercihiniz olursa Esch Sur Alzette, Grande Rue, Place d’Armes, Place Guillaume’de Avrupa’nın ünlü markalarını bulabilirsiniz.
Cafe, restoran, bar veya eğlence mekanlarında ortalama bir miktara zaman geçirebilirsiniz.
Portland ABD nin Güller ÅžehriPortland ABD nin Güller ŞehriPortland, ABD'nin Oregon eyâletinin en büyük kenti, Kuzeybatı Pasifik ucundaki Seattle ve Vancouver’dan sonraki üçüncü büyük şehridir. ABD'nin Kuzeybati Pasifik kıyısında "Willamette Nehri" ile Columbia Nehri'nin kavuşma mevkiinde kurulmuştur. Nüfusu (2010 verilerine göre nüfusu 583,776 kişidir. ABD'nin nüfus bakımından 29. büyük şehridir.
Birçok gezi noktası arasında fark edilememiş olsa da “Güller Şehri” olarak anılan bu yerleşim Batı Amerika'nın en güzel şehirlerinden biridir. Portland manzarasının doğu ucunu süsleyen Mount Hood yükseltileri de bir diğer sınırıdır. Şehrin daha uzak batısında ise Pasifik Okyanusu bulunmaktadır. Kent bütünüyle gözlemlendiğinde küçük şehir samimiyetinin, büyük kent dinamikleriyle birleştiği güzel bir karışım sunmaktadır. Hızla büyüyen Seattle’a inat Portland, büyümenin yol açtığı sorunların neredeyse tümüyle üstesinden gelmeyi basarmış bir şehirdir. Latin ve diğer göçmen nüfusun artışının kentin özgün dokusuyla uyum içinde olduğu gözlenmektedir. Portland’da iklim yaz ortasında sıcak ve kurak geçmekte, sonbaharla birlikte Kuzeybatı Pasifik’in vazgeçilmezi olan yağmurlar başlamaktadır. Genellikle yaz ve kış ayları boyunca hava kapalı ve yağışlı olarak geçmektedir. Her yerin yeşillikle dolu olduğu bir şehirdir.
Bir kentsel büyüme sınırı gibi kendini kabul ettiren doğaya uygun yerleşim sayesinde Portland, gezmesi çok kolay, bitişik bir kent biçiminde genişliyor. Diğer kentsel alanların aksine merkezden 32 km kadar uzaklaşınca şehir dışına da kolayca çıkmış oluyorsunuz. Portland kabaca beş bölüme ayrılabilir; Kuzeybatı, Kuzey, Kuzeydoğu, Güneydoğu ve Güneybatı. Kuzey ve Güney, Burnside caddesi ile birbirinden ayrılıyorken, Doğu ve Batı ise Willamette nehri ile beliriyor. Nehir Burnside'in kuzeyinde bir dönüş yaparak sanki Kuzeybatı, Kuzey ve Kuzeydoğu bölümlerini de birbirinden ayırıp belirginleştiriyor. Şehir merkezi yerleşimi güneybatı bölümüne doğru oluşmuş. Yüksek yapılar, is merkezleri, oteller, şık restoran ve kafeler bu bölümde yoğunlaşıyor. Güneybatı bölüm sınırları içinde MAX hafif metro taşıması ve Tri-Met otobüs sistemi ücretsiz yolcu taşıyor. Willamette nehrini geçecek olursanız ücret ödemeniz gerekiyor. En dikkat çekici özellik belki de geri dönüşüm ve benzeri çevre dostu uygulamalar Portland' da kültürün bir parçası olarak görülüyor.

zürih isviçre ile ilgili görsel sonucuZÜRİH/ İSVİÇRE

Zürih deniz seviyesinden 408 metre yüksekte Zürih gölünün kuzey kıyısında, Alp dağlarına 30 km. mesafede, batı ve doğusunda ağaçlıklı tepelerin olduğu bir bölgeye yerleşmiştir. Eski şehir Zürih Gölü'nün Limmat Nehri'ne birleştiği noktada kurulmuştur. Kuzey ve batısında tepelerle çevrilidir. Bunlar Gubrist, Hönggerberg, Käferberg, Zürichberg, Adlisberg ve Uetliberg'dir. Sihl Nehri şehrin kuzey noktasında Limmat Nehri ile birleşir. Şehrin tarihi merkezi olan Lindenhof, Limmat Nehrinin doğu yakasında Zürih Gölü'ne 700 metre mesafededir.

Eski şehrin sınırları Schanzengraben kanalı sayesinde anlaşılabilir. Bu yapay su kanalı 17. ve 18. yüzyılda şehrin üçüncü tahkimatı olarak, yıldız biçimindeki surların çevresine savunma amaçlı kazılan çukurların suyla doldurulmasıyla yapıldı. Sihl ve Limmat arasında ilerleyerek Zürih ana tren istasyonundan eski Botanik bahçesi çevresinden dolaşıp Bürkliplatz'a ulaşır.[2]

Topografi
Zürih kenti 91.88 km²lik bir alana yayılmıştır, bunun 4.1 km²sini Zürih gölü oluşturur. Bu alanın kuzeyinde ise İsviçre Platosu uzanır. Limmat nehrinin kıyıları şehrin en yoğun bölgeleridir. Nehir güneydoğu-kuzeybatı yönünde ilerler ve etrafında iki hatta zaman zaman üç kilometreye ulaşan bir vadi oluşturur. Kısmen kanal haline getirilmiş ve düzeltilmiş olan nehir, vadinin ortasından değil de, sağ tarafından (kuzeydoğu) akar. İsviçre ulusal müzesinin hemen yanında ''Platzspitz'' adı verilen yerde Sihl nehri ile birleşerek genişler. Limmat'ın en alçak olduğu yer, 392 metre ile Oberengstringen'dir.

Limmat vadisinin batısında ormanlık tepeleriyle Albis dağ zincirleri uzanır. Bölgedeki en yüksek nokta, denizden yüksekliği 869 metre olan Ütliberg'dir. Tepeye çıkan bir trenle rahatça ulaşılabileceği gibi, tepeye çıkan çeşitli yollardan yürüyerek de çıkılabilir. Tepedeki platformdan şehrin, Zürih gölünün ve Alplerin etkileyici bir panoraması görülebilir.

Limmat vadisinin kuzeydoğusu

Tarihzürih isviçre ile ilgili görsel sonucu
Erken Tarih

Zürih'e ait ilk yazılı kayıdın olduğu Lindenhof'taki Roma mezartaşı.
Zürih Gölü'nde Neolitik ve Bronz Çağına ait yerleşimler bulunmuştur. Tahminen 6000 yıl önce göl kıyısında, kazık üstünde kurulan yerleşim birimleri olduğu, 4000 yıl kadar önce de çevredeki tepelerde yerleşim yerleri oluşmaya başladığı görülmektedir.[1] Lindenhof tepesi yakınlarında La Tène kültürüne ait kalıntılar keşfedilmiştir. Roma döneminde Turicum Gallia Belgica ile Rhaetia eyaletlerinin sınırlarındaki bir vergi toplama noktası ve Limmat nehrinde ürünlerin takas edildiği bir yerdi. I. Konstantin'in 318 yılındaki reformundan sonra, Galya ile İtalya arasındaki sınır, bir kale ve garnizonun koruduğu Turicum'un doğusuna, Linth Nehri ile Walensee'nin kesiştiği yere alındı. Kasaba ile ilgili ilk yazılı kayıtlar 2. yüzyıldan kalmadır ve Lindenhof'ta bir mezar taşında bulunmuştur.

5. yüzyılda bir Germen kabilesi olan Alamanlar İsviçre Platosu'na yerleştiler. Roma kalesi 7. yüzyıla kadar ayakta kaldı. Roma kalesinin yerinde Şarlman'ın torunu Ludwig (Alman) 835'te bir Karolenj kalesi yaptırdı. Ludwig aynı zamanda 853'te kızkardeşi Hildegard için Fraumünster manastırını inşa ettirdi. Bunlarla da yetinmeyip Zürih topraklarını, Uri ve Albis ormanlarını Benediktin Tarikatına bağışladı, manastıra ayrıcalıklar sağladı, şehri manastırın kadın baş papazının yönetimine verdi ve direkt olarak kendi korumasına aldı. 1045'te III. Heinrich manastıra pazar yeri kurma, geçiş parası alma, para basma gibi yetkiler de verdi ve böylece manastır şehrin hakimi haline gelmiş oldu.[3]

Zürih, 1218'de Zähringer Hanedanı'nın sona ermesiyle bağımsız bir şehir ('Imperial free city') haline geldi ve eyalet ile karşılaştırabilir bir statü kazandı. 1230'larda 38 hektarlık alanı çevreleyen bir şehir duvarı yapıldı ve Rennweg'deki ilk taş evler inşa edildi. Karolenj kale bir taş ocağı gibi kullanıldı ve kale yıkılmaya bırakıldı.[3]

İmparator II. Friedrich 1234 yılında Fraumünster manastırını düşesliğe yükseltti. Başrahibe belediye başkanını aday gösterir ve sıklıkla para basma işini şehrin vatandaşlarına devrederdi. 14. yüzyılda, ilk bağımsız belediye başkanı olan ve lonca kanunlarını ('Zunftordnung') yapan Rudolf Brun ile birlikte yavaş yavaş manastırın gücü azaldı.

Bu dönemdeki önemli bir olay, ortaçağ Alman şiirinin ana kaynaklarından biri kabul edilen Manessa Codex'in 14. yüzyılda Zürih'te yaratılmış olmasıdır. Ünlü resimli elyazması - "tüm yüzyılların en güzel Almanca elyazması" olarak nitelenmiştir[4] - Zürih'in ünlü ailesi Manessa family tarafından 1304 ve 1340 yılları arasında yaptırıldı. Elyazmasının üretilmesi o dönemde oldukça yüksek maliyetli ve prestijli bir şeydi ve çok sayıda yetenekli yazıcı ve minyatür ressamı gerektiriyordu, ki bu da o dönemde Zürih'teki zenginliğin artışını ve Zürih vatandaşlarının ihtişama düşkünlüklerini göstermektedir.[5]

Eski İsviçre Federasyonu
1 Mayıs 1351'de, Zürih vatandaşları Eski İsviçre Federasyonunu oluşturan Luzern, Schwzy, Uri ve Unterwalden kantonlarının daha önce oluşturdukları birliğe katılma yemini etti. Böylece Zürih bağımsız devletlerin gevşek bir konfederasyonu olan bu birliğin beşinci üyesi oldu ve 1468 ile 1519 yılları arasında birliğe başkanlık yaptı. Bu görev Ortaçağdan 1848 yılında kurulan İsviçre devletine kadar olan dönemde konfederasyonun yürütme ve kanun yapma gücü anlamına geliyordu. Toggenburg toprakları nedeniyle Zürih ile konfederasyonun diğer 7 üyesi arasında çıkan Eski Zürih savaşı 1440 yılında Zürih'in konfederasyondan geçici olarak çıkarılmasına neden oldu. Taraflar açık bir zafer kazanamayınca 1446 yılında barış anlaşması imzaladı ve Zürih 1450'de birliğe geri döndü.[3]

Zwingli, 1520'lerde Grossmünster kilisesinde başrahip olduğu yıllarda İsviçre Reform hareketini başlattı. Zwingli'nin tercümelerine dayanan Zürıh incili 1531'de yayınlandı. Reform devlet sorunları ve sivil yaşamda çok önemli değişikliklere neden oldu ve giderek diğer kantonlara da yayıldı. Bazı kantonlar Katolik kaldılar ve bu durum ciddi çatışmalara ve sonunda Kappel savaşlarına neden oldu.

Zürih konsülünün 16. ve 17. yüzyıllarda izolasyonist bir tutum almış olması 1624'te şehri ikinci bir duvarla tahkim etmeye kadar gitti. Aynı yıllarda başlayan Otuz Yıl Savaşı da yeni duvarların yapılmasını teşvik etti. Duvarların tahkim edilmesi oldukça pahalı bir işti, maliyet ahaliye yüklenmesi isyanlara yol açtı ve isyanlar kanlı şekilde bastırıldı. 1648'de Zürih, o zamana kadar sahip olduğu bağımsız imparatorluk şehri statüsünü terk edip, Venedik benzeri bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.[3] Bu dönemde Zürih'teki politik sistem şehrin güçlü ailelerinin yönetimi altında bir tür oligarşi idi. Bu ailelerin bazıları şunlardı: Bonstetten, Brun, Bürkli, Escher vom Glas, Escher vom Luchs, Hirzel, Jori (veya von Jori), Kilchsperger, Landenberg, Manesse, Meiss, Meyer von Knonau, Mülner, von Orelli. Ayrıca 16. ve 17. yüzyılda dini inaçları nedeniyle Zürih'e gelen Huguenotlar duraksamış olan ekonomiyi ve ticareti yeniden canlandırdılar.[1]

Fransız Devrim Savaşları Zürih'i daha da fazla kargaşaya götürdü. Fransız ordularının İsviçre'yi işgaliyle kurulan Helvetya Cumhuriyeti döneminde şehir Lindth, Thurgau ve Aargau bölgelerini kaybetti. Konfederasyon yıkıldı, feodal haklar ve kanton ayrıcalıkları ortadan kaldırıldı. Bazı kantonlar devrimci fikirlere karşı direndiyse de işgalcilere karşı bir birlik oluşturamadı. 1799'daki Birinci Zürih Savaşında Fransız ordusuna karşı İkinci Koalisyon güçleri (Avusturya, Britanya, Rusya ve Osmanlılar) savaştılar. Fransız general Andre Massena geri çekildi. Buna karşın aynı yıl olan İkinci Zürih Savaşında Fransızlar Zürih'i yeniden ele geçirdiler.[3]

Modern tarih
19. yüzyılda Zürih bir ticaret ve ulaşım merkezi haline gelmişti. Buna karşın siyasi sorunlar devam etti. 1839'da liberal hükümete karşı, kırsal konservativ güçler tarafından bir darbe (Züriputsch) gerçekleştirildi. Bu darbe, tüm İsviçre'yi bir dönem için istikrarsızlığa sürüklese de, radikaller 1845'de yeniden iktidarı ele geçirdiler ve Zürih 1845-46'da yeniden federasyonun başkenti oldu ve Sonderbund kantonlarına karşı liderlik yaptı. Sonderbund savaşını reformcuların kazanması sonunda kabul edilen Federal Anayasasını Zürih hem 1848 hem 1874'te destekledi.

Bu dönemde ülkenin diğer bölgelerinden şehir merkezine yoğun bir göçmen akını yaşandı. Gelen göçmenler şehirde bir sanayi işçi sınıfı oluşturdular, ancak ne şehir vatandaşlarının haklarına sahiplerdi ne de şehir yönetiminde bulunabiliyorlardı. İlk olarak 1860'ta şehir okulları bu göçmenlerin yüksek vergi verenlerinin çocuklarına açıldı, daha sonra bu hak herkese sağlandı, 1975'te şehirde on yıl oturanlara vatandaş olma hakkı verildi ve 1893'te 11 komşu belediye şehirle birleşti. Buna 1934*te 8 belediye daha eklendi.[1]
zürih isviçre ile ilgili görsel sonucu
19. yüzyılda şehir hızlı bir büyüme gösterdi. 1847'de İsviçre'deki ilk tren yolu olan Spanisch-Brötli-Bahn sayesinde Zürih ile Baden arası birbiribe bağlandı ve İsviçre Demiryollarının temeli atılmış oldu. Şu anda hizmet vermekte olan Zürih ana tren istasyonu 1871 yılında yapıldı. Bahnhofstrasse 1867'de, Zürih borsası 1877'de devreye girdi.

Şehir plancısı ve müdendis Arnold Bürkli öncülüğünde Zürih sahil şeridinde gerçekleştirilen park, bahçe ve yapılaşmalar da, Zürih'in Limmat ve Sihl üzerinde yerleşmiş küçük bir ortaçağ şehrinden Zürih gölünün sahilinde uzanan modern ve çekici bir şehir haline gelmesini sağladı.[2] 1867'de Zürih kantonunda 500 kişinin ölmesine neden olan kolera salgınından sonra Bürkli tarafından şehrin lağım sistemi, su reserv sistemleri ve katı atık sistemleri yeniden düzenlendi.[2]

Demografi
390 binden fazla olan şehir nüfusuyla Zürih, İsviçre'nin en büyük şehridir.[6] Zürih'te yaşayan halkın & 31.3'ü İsviçre vatandaşı değildir. Yaşayan yabancı nüfusun en büyük üç grubunu Almanlar (31.625), İtalyanlar (13.292) ve Portekizliler (8.484) oluşturur.[1] Şehirde çalışan insan sayısı 2013 yılında 381.500 kişi olup, bunun 213.000'i şehir dışından her gün şehre gelerek çalışanlardan oluşmaktadır.[1] Zürih halkı günde ortalama 44 kilometre yol katetmekte ve bunun % 58.9'u toplu taşım araçlarıyla yapılmaktadır.[1]

Diller
Devlet kurumları, basın, okullar, mahkemeler ve her tür yazılı formda kullanılan resmi dil Almancadır (yüksek Almanca). Fakat konuşma dili olarak Zürih Almancası (ya da Zürih diyalekti Züritüütsch) kullanılır. Fakat Zürih'in önemli bir merkez olmasından dolayı çok çeşitli İsviçre diyalektlerini duymak mümkündür. 2012 yılında yapılan bir [7] araştırmaya göre nüfusun % 69.3'ü evlerinde ana dilleri olarak İsviçre diyalektiğini, % 22.7'si ise yüksek Almanca'yı ana dilleri olarak kullanmaktadırlar. Hızlı şekilde kullanımı artan İngilizce ise halkın % 7.1'inin aile içinde kullandığı dil haline gelmiştir. Fransızca ise % 4.5 oranında kullanılmaktadır. Diğer dillerin kullanım oranı ise şu şekilde sıralanır: Hırvatça ve Sırpça (% 4.1), İspanyolca(% 3.9), Portekizce(% 3.1), Arnavutça(% 2.3) Ayrıca halkın % 20'si evlerinde iki veya üç dil konuşmaktadır.[7]

Dinler
Huldrych Zwinglinin başlattığı Reform hareketi sonrasında Zürih, İsviçre protestanlığının merkezi ve sığınağı oldu.

1970'te nüfusun % 53'ü protestan, % 40'ı ise Katolik idi. Katolik kilisesinin üye kaybetmeye başlaması, protestan kilisesine göre 20 yıl kadar sonra, 1990'larda başlamış olsa da, her iki etkili din/mezhep de çok sayıda üye kaybetti. 2010 yılında Protestan kilisesi üyeleri nüfusun % 26'sına kadar düşerken, Katolik kilisesi 10 puanlık bir kayıpla % 30'lara düştü. 1970'te Zürih nüfusunun sadece % 2'si hiçbir dine bağlı olmadığını söylerken, bu sayı kliselerin sürekli güç kaybetmesine uyumlu olarak 2000 yılında % 17'ye, 2010'da ise % 25'e yükseldi.[8] Zürihteki müslüman nüfusu 2000 yılına kadar % 5'e ulaşmış ve sonraki yıllarda % 1 gibi hafif bir azalma gösterdi. Yahudi nüfusu ise 1970'lerden bu yana % 1 seviyesinde sabit kaldı.[8]

İklim
Zürih'in iklimi ılımandır. Şehir Atlantik iklimi ile karasal iklim arasında değişme sınırında konumlanmıştır. Bu nedenle [[Atlas Okyanusu]'ndan gelen depresyonlar etkisi altında kalmaktadır. Bu nedenle 47°K enleminde kuzeyde bulunan bir şehir için iklim beklenenden daha ılık ve daha yağışlı geçmektedir. Fakat zaman zaman Doğu Avrupa'dan gelen soğuk (İsviçre'de "bise" adı verilen) kuzey-doğu rüzgarları ısıya tesir etmektedir.

Şehrin meteorolojik gözlem istasyonu 556 m rakımlı Zürichberg tepesinde olup şehir merkezinden 150 m daha yüksek rakımda bulunmaktadır. Bu mevkide yapılan gözlemlere göre, yıllık ortalama ısı 8.5 °C olmaktadır. Bu gözlemlere göre en soğuk Ocak aylık ortalaması −0.5 °C olmuştur ve en yüksek yazlık ay ortalaması Temmuz'de 17.6 °C olmuştur. Ortalama olarak en düşük ortalama aylık ısının 0 °C altına düştüğü 88 gün olmuştur ve en yüksek aylık ortalama ısının 25 °C nin üstünde 30 gün olduğu hesaplanmıştır. Yine bu ortalamalara göre ısının 30 °C derece üstünde olduğu gün sayısı 3 olmuştur. Temmuz ayında ortalama en yüksek derece 24.2 °C, ortalama en düşük derece 12.4 °C olarak gözlemlenmiştir. Gözlemlenen en yüksek yaz ısı derecesi 35 °C ve en düşük kış ısı derecesi -10 °C olmuştur.

İlkbahar ve sonbaharda ısı genellik soğuk ile ılımlı arasındadır. Bu gözlemler yüksek rakımlı bir gözlem istasyonunda bulunduğu için daha düşük rakımlı arazilerin ısı ortalamalarının daha değişik olacağı için bu gözlemler ve hesaplar tenkit edilmektedir. Limmat Nehri vadisinde yaz ısının daha yüksek olduğu iddia edilmektedir. Zürih'te bir yıl içinde ortalama yağış 1,136 millimetredir. Isının yüksek olduğu aylarda özellikle Haziran-Ağustos döneminde yağışların diğer dönemlere nazaran daha düşük olduğu bilinmektedir.

Şu tablo en düşük ve ne yüksek aylık ısı ortalamalarını ve aylık yağışların özetini vermektedir:[9]

Dünyanın En Yaşanılabilir Şehirlerinden Biri: Adelaide

The Economist dergisi tarafından düzenlenen Dünyanın En Yaşanılabilir Şehirleri anketinde kültürel nitelik, iklim, yaşama şartları ve sağlık, suç oranı gibi sosyal koşullar bakımından yapılan sıralamalarda hep ilk onda yer alıyor. Güney Avustralya’nın başkenti olan şehir Gulf St. Vincent Sahili’nin ortasında yeşilliklerle kaplı bir alana kurulmuş. Şık mimarisi, plajları, kültür sanat etkinlikleri ve dingiSakin bir şehir olan Adelaide’in büyük şehirlerin karmaşasından uzak bir inceliği var. Bu haliyle Melbourne ve Sydney’den farklı olarak Avrupa şehirlerine daha çok benziyor. Oldukça düzenli ve planlı olan şehrin sokaklarında kaybolmak pek de mümkün değil. Şehir merkezi tamamen parklarla çevrelenmiş durumda. 1792’de Fransızların ayak basıp pek önemsemedikleri Güney Avustralya toprakları günümüzde Avustralya şaraplarının üçte birini üretiyor. Eyaletin kuzeyi tamamen çöl iken güney kesimlerinde güzel bir iklim yaşanıyor.
Diğer Avustralya kolonilerinden farklı olarak Güney Avustralya kolonicilerinin tamamen özgür ve kendi iradeleriyle buraya gelen insanlardan oluşması halen Adelaide için bir övünç konusu. İngilizler, Avustralya’yı kolonileştirirken farklı bir yöntem kullanarak kurulan koloniyi özelleştirmişler.
Güney Avustralya Şirketi kurularak işçi kiralayabilmek için gerekli yasal düzenlemeler yapılmış ve topraklar parseller halinde küçük yatırımcılara hektar başına yalnızca 1 Pound’dan satışa çıkarılmış. Tüm sistemin kendini idame edebilecek şekilde planlandığı Adelaide’da toprak satış ve işleme sisteminin yeni yatırımcıları çekmesi için gerekli düzenlemeler yapılmış.
adelaide
Torrens Nehri’nin kentin yerleşim yeri olan kuzey bölgesi ile işyeri ve ofislerin bulunduğu güney bölgesini ikiye ayırdığı Adelaide gezmesi oldukça kolay bir şehir. 1 milyon 300 nüfusa sahip şehrin 5 kare plan üzerine oturtulan düzenli ve telaşsız sokaklarında kaybolmak neredeyse imkansız.
Adelaide’ın kalbin olan King William Caddesi’nde yer alan ve Town Hall şehrin en eski görkemli yapılarından biri. Boydan boya şehrin ortasından geçen trafiğe kapalı bir alan olan Rundle Mall Caddesi, aynı zamanda kentin alışveriş ve buluşmaların da gözde adresi. Adelaide’in en görkemli yeri olan ve iki yanında ağaçlarla binalar sıralandığı North Terrace Caddesi, tarihi görkemli binaların, müzelerin, kiliselerin ve anıtların yer aldığı bir bölge. Şehrin merkezinden 15 dakikada yürüdüğünüzde şehrin tamamen doğayla iç içe ve uyumlu yeri Adelaide Botanic Garden‘de buluyorsunuz kendinizi.
 Havasıyla tam da yaşanacak yer.adelaide geziAdelaide Botanik Bahçesi, şehir merkezine yürüme mesafesinde. Bu tarihî bahçede şahane bir manzara, etkileyici bitkiler ve çeşitli hayvanlar bulunuyor. Güney yarımkürenin iki yüz yıllık en büyük seraları International Rose Garden, The Cactus and Succulent Garden ve the Eremophilia Garden bahçede görülmesi gereken önemli yerler. Avustralya’nın en eski incir ağaçlarının bulunduğu ve Moreton Bay olarak adlandırılan bölüm, Adelaide Botanik Bahçeleri’nin diğer güzel noktalarından.

san diego ile ilgili görsel sonucuSAN DİEGO1.419.516 tahmini nüfusa Sahip Olan İtibaren 1 Temmuz 2017 Tarihinden [9] San Diego sekizinci Büyük şehri icinde da ABD ettik Ikinci En Büyük Kaliforniya'da. San Diego-Tijuana'nın Bir birleşmesinin Parçası , ABD ile sınırdaki Bir Ülke Olan Detroit-Windsor'dan Sonra , 4.922.723 kişilik nüfusa Bir Sahip Ikinci En Büyük sınır ötesi topluluk . [12] Şehir yıl boyunca ılıman iklimi, doğal derin su limanı , geniş plajları ve ABD Deniz Kuvvetleri ile birlikte uzun süredir ikinmesiyle tanınır.ve sağlık ve biyoteknoloji geliştirme merkezi olarak yakın zamanda ortaya çıkması.

San Diego, "Kaliforniya'nın doğum yeri" olarak adlandırıldı. [13] Avrupalılar’da tarihsel olarak Kumeyaay halkına ev sahipliği yapan, şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nin Batı Kıyısı'nın ziyaret ettiği ilk yerdi 1542'de San Diego Körfezi'ne sonra da Juan Rodríguez Cabrilloİspanya ilk bölgesini Talep etti ettik 200 yıl sonra Alta Kaliforniya yerleşiminin temelini oluşturdu Cumhurbaşkanlığı ve Misyon San Diego de Alcala 1769'da yerleşik, ilk şimdi Avrupalı ​​yerleşim kurdu. 1821 yılında, San Diego, yeni olarak ilan edilen Meksika İmparatorluğu'nun bir parçası oldu .İki yıl sonra ilk Meksika Cumhuriyeti . Kaliforniya, Meksika-Amerikan Savaşı'ndan sonra 1848'de Amerika Birleşik Devletleri'nin bir parçası oldu ve 1850'de birliğe devlet olarak kabul edildi.

Kentidir koltuk arasında San Diego ilçesi ve çevre dostu teknoloji yanı sıra San Diego-Tijuana metropol alandır. San Diego'nun ana ekonomik motorları askeri ve savunma ile ilgili faaliyetler, turizm, uluslararası ticaret ve üretimdir.

columbus ohio ile ilgili görsel sonucuColumbus, ABD'nin en büyük 15. şehri ve Ohio eyâletinin en büyük şehri ve başkentidir. Cincinnatı ve Cleveland bölgelerinden sonra Ohio Eyaleti'nin en büyük 3. kentsel bölgesidir. Amerıka'nın 15. Amerikan Orta-Batısı'nın 3. en büyük şehridir. Ünlü kaşif Kristof Kolomb'un adıyla 1812'de Scioto ve Olentangy Nehirleri'nin arasına kurulan şehir 1816'da başkent olmuştur. Şehrin ekonomisi eğitim, hükümet işleri, sigortacılık, bankacılık, moda, savunma, havacılık, yiyecek, giyecek, taşıma, çelik, enerji, tıbbi araştırma , sağlık hizmetleri, turizm, perakendecilik ve teknoloji gibi pek çok farklı konuya dayanır. Modern Columbus teknolojik anlamda gelişmiş bir şehir olarak varlığını sürdürmektedir. Dünyanın en büyük özel ar-ge kuruluşu, the Battelle Memorial Institute; Chemical Abstracts Service, dünyanın en büyük kimyasal bilgi takas odası (clearınghouse); dünyanın en büyük jet filosunun kısmı mülkiyet sahibi NetJets, ve ABD'nin en büyük kampüsüne sahip üniversitesi Ohio State Üniversitesi bu şehirdedir.
2009 yılında Business Week dergisi Columbus'u bir aile kurmak için en elverişli şehir seçmiştir.[1] Forbes Magazine tarafından 2008 yılında en iyi gelecek vaadeden teknoloji şehri[2] seçerken 2010 yılında Relocate America tarafından ilk 10 listesi içine dahil edilmiştir.[3] ABD'nin en büyük 10 şehri İngiliz fDi Magazine dergisince Columbus geleceğin 3 şehrinden biri ilan edilirken[4] Ohio'nun kaynakları, Columbus Hayvanat Bahçesi ve Akvaryumu da USA Travel Guide tarafından 2009'un en iyi hayvanat bahçesi ve akvaryumu seçilmiştir.[5][6]
2008 yılında Market Watch tarafından ABD'de iş yapılacak en iyi 7. şehir[7] ABD'de iş yapmak için en iyi 10 şehir[8] seçilirken Columbus 2011 yılında Forbes 500 listesinden yer alan Nationwide Mütual İnsurance Company, American Electric Power, Limited Brands, Momentive Specialty Chemicals, ve Big Lots gibi[9] 5 farklı kurumun genel müdürlüğüne de ev sahipliği yapmaktadır. Columbus'ta faaliyette bulunan ya da şubesi olan belli başlı yabancı şirketler de Almanya menşeli Siemens ve Roxane Laboratories, Finlandiya kökenli Vaisala, Japonya kökenli Techneglas, Inc., Tomasco Mülciber Inc., ve A Y Manufacturing,İsviçre kokenli ABB Group and Mettler Toledo'dur.
2010 nüfus sayımlarına göre Columbus 787,033 kişilik nüfusuyla Ohio'nun en kalabalık kentidir.[10][11] 2008 tahminlerine göre bu sayının 116,000 civarını yabancılar oluşturmaktadır.[12]